MEMURLAR İŞ BIRAKTI
Reklam
Reklam
  • Reklam
Reklam
Reklam
Reklam

MEMURLAR İŞ BIRAKTI

Manisa’nın Kula ilçesinde memurların bir günlük iş bırakma eylemi sabah saat 8.30 da başladı.

23 Mayıs 2012 - 09:38
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam

Manisa’nın Kula ilçesinde  memurların bir günlük iş bırakma eylemi sabah saat 8.30 da  başladı.

Türkiye Kamu-Sen, KESK, Memur-Sen ve Birleşik Kamu-İş           bağlı sendikalara üye kamu çalışanları Gençlik parkında buluştu Memurlar 'sefalete teslim olmayacağız', “Hükümet Zammını al Başına Çal, 'Hükümet Şaşırma Sabrımıza taşırma '” Eğitime Eğitimci Bakan istiyoruz, '' diye sloganlar attı. Ortak açıklamayı okuyan  Sendikası İlçe Temsilcisi Selahattin Başaran, hükümetin 2012 için yüzde 3+3, 2013 yılı içinde yüzde 2+3 teklifiyle 2.5 milyon kamu emekçisi ve 1.8 milyon emeklinin taleplerini ve beklentilerini görmezden geldiğini söyledi. Başaran, "Sefalet zammına dur demek için 23 Mayıs'ta yani bugün bir gün iş bırakıyoruz" dedi.

 

"ALLAH YAR VE YARDIMCIMIZ OLSUN

 

Hükümetin bir yılda doğalgaza yüzde 34, kömüre yüzde 26, benzine yüzde 23, elektriğe yüzde 19 zam yaptığını anımsatan Başaran, "Bu da yetmezmiş gibi milletvekiline yüzde 45, bürokrata yüzde 30 zam yapmış, milletin aslını unutmuştu. Sermaye kesimine bir kalemde milyarlarca liralık teşvik paketi hazırlayan Ak Parti hükümeti sıra kamu çalışanlarına gelince sadaka gibi maaş zammı önermiştir. Sermayeye bonkör kamu çalışanlarına cimri davranılması kabul edilebilir değildir" dedi.

 

Selahattin Başaran, sözlerini "Allah yar ve yardımcımız olsun" diyerek bitirdi.  Eylem olaysız sona erdi. Memurlar bir günlük eylemlerini sürdürmek için 100 yıl aile çay bahçesinde buluştular.

Selahattin Başaran’ın Okuduğu Basın Açıklaması

Sendikalarımız yıllardır diyalog, hoşgörü, yönetişim anlayışıyla kamu görevlilerinin hak ve menfaatlerinin ilerletilmesi için mücadele yürütmektedir. Elbette bu mücadelenin öncelikli hedefi kamu görevlilerinin toplu sözleşme, grev ve siyaset haklarını da içeren çağdaş, ILO standartlarında sendikal haklardır.

Bu mücadelede toplumumuzun hassasiyetlerini gözeterek, gerginliklerden mümkün olduğunca kaçınarak, milli ve manevi değerlerimizi ön planda tutarak, “önce ülkem” diyerek yer aldık. Ancak, bu iyi niyetimize karşılık olarak memurlarımız aleyhine yürütülen kampanyalara, memurlarımızın kazanılmış haklarının ellerinden alınma gayretlerine maruz kaldık.

Ülkemizde kamu hizmetlerini sevk ve idare etmekle sorumlu olan hükümet üyeleri, sürekli memurlarımızın işe yaramaz, vasıfsız, yan gelip yatan, hizmetin gereklerini yerine getirmeyen kimseler olduğunu ifade ederek, memurlara hakaret ettiler.

  Oysa bizler, vatandaşlarımızın doğduğu andan başlayarak, hayatının her anında, her alanında hizmet üretmekteyiz. Hastadan bulaşan virüs nedeniyle can veren doktor; kilometrelerce ötedeki köye ders vermeye giderken soğuktan donan öğretmen; haciz ihbarnamesini borçluya tebliğ ettiği için katledilen postacı; yangın söndürürken hayatını kaybeden itfaiyeci, ormancı; asayişi sağlarken şehit edilen polis, zabıta; raylara döşenen bombanın patlamasıyla şehit düşen makinist de biziz. Ancak yöneticiler tarafından her fırsatta hizmet üretmemekle, yan gelip yatmakla suçlanan da biziz.

 2002-2012 yılları arasında ülke ekonomisi ortalama yıllık %6,8 oranında büyürken, kamu görevlilerine büyümeden pay verilmemiş, “büyümeye ne katkınız var ki!” denmiştir. Ekonomik kriz dönemleri, çalışanlarımızın haklarının budanması için bir fırsat olarak görülmüş, bu dönelerde çalışanlarımız işsizlikle tehdit edilerek sesleri kısılmıştır.  

 Daha bir ay kadar önce yatırım paketi adı altında sanayici ve iş adamlarına 2 milyar TL’lik bir kaynak yaratılırken, memurlarımız ve memur emeklilerimiz tam 5 aydır zam alamadan yaşamak zorunda kalmışlardır.

 Sürekli olarak ithalata dayalı arz yaratan bir ekonomik sistemde, talep tarafı yok sayılmak yoluyla sistem çarkları döndürülmeye çalışılmakta, bu da ülkemizin borçlarının katlanarak artmasına neden olmaktadır. Bu sistem istihdamı arttırmamakta, yatırımları arttırmamakta, ücretleri arttırmamakta; ama bir kesimin parasına para katmakta, işsizlik, yoksulluk ve adaletsizliği arttırmaktadır.

Son 10 yıl içinde toplamda reel anlamda %68 büyüyen bir ülkede, çalışanların pastadan aldığı pay azalıyorsa, burada bir tutarsızlık ve adaletsizlik var demektir.

Görülüyor ki; ekonomi büyürken de krize girdiğinde de hedef tahtasına oturtulan yine memurlar olmuştur. Ancak sorunumuz yalnızca ekonomik değildir. Bizim anlayışımızda ahlaki değerler, her şeyden önce gelmektedir. Bize göre bir resmi yetkili, bir konuda söz veriyorsa; artık verdiği sözü yerine getirmek o kurumun boynunun borcudur. Kamu görevlileri olarak, 2012 yılına dek yürütülen toplu sözleşmelerde, yetkililerce verilen sözlerin ve imza altına alınan konuların boşta kaldığını gördük. Bu durum bizlerin, kamu mercilerine karşı güvenini sarsarken; yetkililerin de memurlarımıza karşı olumsuz bir tavır sergilediklerinin ispatı olmuştur.

Verilen sözlerin tutulmaması bir tarafa, bu süreçte hükümetin imza altına alarak yerine getirmeyi taahhüt ettiği, yasal yönden de zorunlu olarak yapması gereken düzenlemeleri dahi gerçekleştirmeyerek, güvenilirliğine bir gölge daha düşürmüştür.

Yetkililerin üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmemesi nedeniyle kamu görevlilerinin sorunları çözümsüz kalmış; sözleşmeli statü, taşeronlaşma, özelleştirme gibi yanlış politikalar nedeniyle de yeni mağduriyetler ortaya çıkmıştır. Diyalog, müzakere ve anlaşma, karşılıklı güven esasları çerçevesinde yürütülen kavramlardır. Bu yapılanlar karşısında memurlarımızın siyasetçilere güveni de kalmamıştır.

Bu süreçte memurlarımız dışlanmış, terk edilmiş ve aldatılmıştır. Diyaloğa direnen, müzakereye kapalı, verdiği sözü yerine getirmeyen bir iktidarla neyin konuşulacağını, hangi konuların karara bağlanacağını kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.

2012 yılının Nisan ayı itibarı ile yıllık enflasyon %11,14 olarak tespit edilmiştir. 2012 Ocak-Nisan arasında ise fiyatlar genel düzeyinde %3,09’luk bir artış olmuştur. Nisan ayı başında yapılanlarla birlikte son bir yıl içinde doğalgaza %33; elektriğe %22; benzine %23; mazota %24 zam gelmiş, bu şartlarda ne kamu görevlilerimizin ne de emeklilerimizin insan onuruna yaraşır bir hayat sürme şansı kalmamıştır.  

Ancak, hükümetin taraflı tutumuyla oluşturulan toplu sözleşme masasında kamu görevlilerimiz, emeklilerimiz, dul ve yetimlerimiz için sunulan maaş artış teklifi, %3+%3,5; yıllık toplam %6,5 olmuştur. Dolayısıyla bu teklif, dört aylık enflasyon artışını dahi karşılamaktan uzaktır.

Bir taraftan Türkiye’nin ekonomisi en hızlı büyüyen ülke olmasıyla övünen yetkililerin, diğer taraftan memurlarına ve emeklilerine 4 aylık enflasyonun dahi altında bir maaş artış teklifi sunması anlaşılır ve kabul edilebilir değildir.

Tam 5 aydır hiç zam alamayan kamu görevlilerimiz, 666 sayılı KHK ile ek ödemelerde yaratılan adaletsizliklerin çözülmesini, 4/C’li çalışanlarımızın insan haklarına aykırı uygulamalarla çalışmaya mahkum edilmesinden vazgeçilmesini, mağdur edilen, unutulan 4/B’li ve diğer sözleşmeli çalışanlarımızın kadroya geçirilmesini, işyerlerinde yaşadıkları sorunların çözülmesini beklerken; aylarca çalışıp, günlerce müzakere ettiğimiz taleplerimizin neredeyse hiçbirinin dikkate alınmadığını görünce büyük bir hayal kırıklığı yaşamışlardır.

.   

Sendikalar olarak yıllarca kamu görevlilerinin sorunlarını anlatmaya, makul taleplerini hükümete iletmeye çalıştık; ancak hükümet adeta sorunları çözmemek için bizlerle mücadele etti.

Türk memuru horlandı; itibarı zedelendi, aldatıldı; ama hizmet üretmeye devam etti. Bizler 75 milyon vatandaşımızdan ayrı olmaksızın, aynı geminin yolcularıyız. Gidişatın olumlu olmadığı gün gibi aşikârdır.

Bu gidişe “dur!” demek hepimizin boynu borcu, vatandaş olmamızın bir gereğidir. Bizler bugüne kadar diyaloğun her yolunu denedik, hoş görünün her türlüsünü gösterdik, sabrımızı sonuna kadar zorladık.

Ama yaptığımız her iyi niyetli girişimde, adres olarak sokaklar gösterildi. Artık bıçak kemiğe dayanmıştır.

Söz bitmiş, hoş görümüz karşılıksız kalmış, diyalog mekanizması tahrip edilmiştir. Son çare eylemdir. Hakkımızı almak, iktidarı uyarmak, Türkiye’nin demokrasi ile yönetildiğini; demokrasinin temelinde tüm kesimlerin haklarının korunması geldiğini hatırlatmak için;

Ülkemizin kaynaklarının adil bir şekilde paylaştırılması için;

Yalnızca memurların değil, işsiz, işçi, esnaf, çiftçi, emekli, dul ve yetimlerin de seslerine kulak verilmesi için bu gün iş bırakıyoruz.

Bu cevap, Türk memurunun kim olduğunu ve ne denli önemli görevler yürüttüğünü, bizlerle adeta dalga geçenlere, bizleri yok sayanlara anlatacaktır. Bilinmelidir ki; eylemimiz asla devletimize ve bizlerden hizmet alan vatandaşlarımıza karşı değildir. Bizler yıllardır Türk memurunu yok sayan, sorunlarımıza çare üretmeyen, önümüzü tıkayan ve bizlere başka çıkar yol bırakmayanlara karşı demokratik hakkımızı kullanıyoruz.

Yıllardır vatandaşlarımız için görevde olan biz  memurlar, bu kez vatandaşlarımız için, “grevde”yiz. 

Yaşanacak aksaklıkların sorumlusu, sesimizi duymayan, sorunlarımızı görmezden gelen, enflasyonun altında tekliflerle memurlarımıza sefaleti lâyık gören ve bizlere başka çıkar yol bırakmayanlardır.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
6.2'lik deprem Kula'da da hissedildi
6.2'lik deprem Kula'da da hissedildi
23 Nisan ve TBMM'nin 105. açılış yılı törenle kutlandı
23 Nisan ve TBMM'nin 105. açılış yılı törenle kutlandı